Orta ve Doğu Karadeniz i tanıma,biraz geç olunsa ,kalınsa da gezip görme gezimiz devam ediyor..
Karargahı kurduğumuz Ordu Perşembe Anaç köyünden sabahın erken saatlerinde çıktığımız yolculuğun ilk durağı,bize harika bir sabah kahvaltısı ikramında bulunacak , Anadolu misafirperverliğinin hala hayatta olduğunu, yaşıyor olduğunu gösteren değerli meslektaşım, efsane beden eğitimi öğretmeni Muammer Köken bey ve çok değerli eşinin Ordu da ki evi oldu..

Karadeniz lezzetlerini doyasıya tadıp ,bir o kadar güzel sohbet’te bulunduktan sonra, Gülyalı, Piraziz, Bulancak ilçelerini geçerek, Giresun a ulaştık..
Yol boyunca bize ,solumuzda sakin bir Karadeniz, sağımızda yemyeşil fındık ve değişik ağaçları eşlik, arkadaşlık etti..
Keşap, Espiye, Tirebolu ilçelerinin için den geçerek ,hedefimiz olan, Gümüşhane’nin Kürtün ilçesine ulaşmak için, sırtımızı Karadeniz e verip , Tirebolu’dan yukarı Doğankent ilçesi güzergahında yol almaya başladık..
Karadeniz’in çok güzel sahil yolundan ayrılıp da , bize sanki ayrı bir dünyanın, başka bir ülkenin sınırları içindeki çok farklı bir yolda imişiz gibi bir his bırakan ; iki tarafı sarp ama yemyeşil dağların arasından geçen upuzun bir vadide,zorlu ,dar ama bayağı işlek bir yolda yol almaya başladık..
Farklı bir coğrafyada olduğumuzu biliyorduk da bu kadar da farklı olacağını tahmin etmiyordum. İnsanın normal şartlarda yaya olarak ulaşmasının, çıkmasının bile zor olduğu,yürümenin ,hatta adım atmanın bile zor olduğu sarp ve eğimli yüksek yerlerde ki evleri hatta camileri görünce hayret etmemek elde değildi.
Yemyeşil vadinin ortasından şimdilerde çok az akan su, mevsiminde epeyi fazla akıyor olduğu geçtiği yerlerde ki bıraktığı izlerden belli oluyordu. İrili ufaklı HES’leri gördüm, sayısı epeyi fazla olan kum çakıl ocakları gördüm, birinde cuma namazını kıldığımız çok sayıda camiler gördüm ama en çok da bitmez tükenmez,dağ taş fındık bahçeleri,daha doğrusu fındık ağacı dolu dağlar, tepeler, vadiler gördüm.. Buralarda fındık ağacı olmayan tek bir yer yok, daha doğrusu burada toprak,boş toprak görmek imkansız..
Yavaş, dikkatli yapılan bir yolculuk sonucu, Kürtün tabelasını gördük.Bir yol boyu,sağ tarafta uçurum,sol tarafta dağ olan bir yerleşim yeri Kürtün ilçesinin adını duymama ve buralara gelmemizin en büyük sebebi Muhammed Ahmet Özsoy Kürtün belediyesinde yazı işleri müdürü ,mesai saatleri içerisinde olduğumuz için bir nikah işleminde görevlisi olduğundan onu ziyaret etmemiz normal olarak bir az gecikti.
İlk uğrak yerimiz çalışkan üretken Türk kadını Aynur Özen’in küçük ama şirin bir çok ürünü, Kürtün yağmur ormanları kooperatifi olarak kendilerinin el emeği göz nuru olarak ürettikleri doğal ürünlerden oluşan ürünleri tek tek incelemek,bu güzel ürünlerin kokusunu içime çekmek, bazılarının tadına bakmak,bu çalışkan üretken yurdum insanlarının eserlerini yerinde görmek beni mutlu etti..
Bir çoğunu daha önce yiyip test ettiğim bu doğal ürünleri herkese tavsiye ederim..
Aynur hanımın ikram ettiği güzel çay ile yorgunluğumuz az da olsa hafiflerken; onun doğal ürünlerinden her birimiz satın alarak onların birçok insana ulaşıp tanınmasına yardımcı olmak istedik.
İşi biten Ahmet Özsoy bizi kendine çok yakışan güler yüzü ile, çok sıcak ve samimi bir şekilde karşılayıp ,hoş geldiniz deyip kucakladı..
Makamında ikram ettiği güzel çay, ıhlamur eşliğinde yaptığımız kısa sohbette onun kendisini hemen her konuda çok iyi yetiştirmiş, ülkenin dertleri ile dertlendiğini gördüm..
İçindeki vatan Türk milleti sevgisi , işine, mesleğine olan saygısı yüzüne vuruyordu..
Keşke her kurum ve kuruluşlarda, her belediye de böyle iyi yetişmiş,özgüveni fazla, koltuğuna makamına yakışan insanlar olsa .. dediğim ,dua ettiğim Ahmet Özsoy’u inşallah bir gün hak ettiği makamlarda olur diye düşünüyorum..
Bize müsaade, karanlığa kalmadan gidelim deyince Ahmet Özsoy; bir dakika,var mı öyle gidiyorum deyince gitmek.. deyip, durdurdu..
Aşağıya inince kendi arabasının kapısını açıp arabaya buyur etti..
Bindiğimiz araba yukarı dağlara doğru yol almaya başladı..
Bir müddet sonra bir baraj gölü kenarında küçük ama şirin bir işletmede çok güzel bir yemek yedik..
Sonra araba çok daha gür ormanlarla kaplı dağlara doğru yol almaya başladı..
Yemyeşil vadinin ortasından geçen akarsuyun hemen kenarındaki dar, virajlı ama asfalt yoldan yavaş yavaş yol alırken: duysam ,hatta televizyon da canlı görsem abartı, yalan diyeceğim kadar güzel ormanlarla ,dev gibi ladin,çam ağaçları beni sanki bir cennete götürmüştü..
Burada bu kadar güzel ormanların ne işi var dedim ama ; Gümüşhane Kürtün sınırlarının içerisinde olduğunu öğrendiğim bu güzel bölgeye sahip çıkıp burası bize daha çok yakışır deyip de her nasılsa buraları ele geçirip de evler, daha doğrusu villalar yapan işlerini bilen, yemeyenin malını yerler..diyen Trabzon un çok değerli böyüklerini de kutluyorum..
Karanlık da geri dönüş yoluna düştük..
Güzel aydınlatılmış bir şekilde ki Giresun kalesini çıkmamak ,orada Topal Osman’ın mezarını ziyaret edip de ,bu kahramanın ruhuna bir Fatiha okumamak olmazdı..
Teşekkürler, güzel ülkemin güzel insanları..
Teşekkürler, Türk milletinin misafirperverliğinin ölmediğini,hala yaşıyor olduğunu gösteren birbirinden değerli değerli güzel insanlar..
Teşekkürler, Muammer Köken bey, değerli eşi, teşekkürler Aynur Özen, teşekkürler yarınlar da çok önemli makamlarda olacağına yürekten inandığım Muhammed Ahmet Özsoy..
Kalın Sağlıcakla..

+ There are no comments
Add yours