Paylaşmak Güzeldir..

Bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, uluslararası medya kanalıyla kültürel etkileşim, insanların ihtiyaçlarından çok “İHTİRASLARINDAKİ” sınırsız artış ve doyumsuzluk, insan yaşam kalitesindeki artış ve ömrün uzaması, kadınlarda doğurganlığın azalması, erkeklerde infertilite (kısırlık) oranındaki artış ve erken andropoz ve kadınlarda menapoza girişle cinsel isteksizlikteki artışla beraber  “haz duyusundaki” azalma ve erkek nüfusta üreme ve cinsel arzuların ileri yaşlara kadar biyolojik olarak devam ediyor olmasının yanında onlarda da (başta Diyabet, Obesite, Hipertansiyon, Koroner Kalp ve Damar Hastalıkları, Alzheimer, Beningn Prostat büyümesi ”BPH”, PROSTATIN MALİĞN HASTALIKLARI, EREKSİYON YETERSİZLİKLERİ, KOAH GİBİ KRONİK HASTALIKLAR),  GEÇİM SIKINTISI, ÇEVRE KİRLİLİĞİ, ALKOL VE TÜTÜN KULLANIMINDAKİ ARTIŞ, ELEKTROMANYETİK RADYASYON, ÇEVRE KİRLİLİĞİ, TEMİZ HAVA VE SUYA ULAŞIMDAKİ SIKINTI VE STRESLİ YAŞAM VE DE ÇALIŞMA ORTAMININ GERİLİMİ, Libero-Kapitalist sistemin eğitimsizlikle birlikte yaygınlaşmasının neden olduğu “Cinsel yaşam serbestliği”, çok eşliliğe Ataerkil Dinlerin hoşgörü ile yaklaşması, ülkemiz de dahil evlilik dışı ilişkilerin serbest ve suç olmaktan çıkarılması, madde bağımlılığındaki artış ve ulaşımındaki kolaylıklar ve psikolojik rahatsızlıklar, kadın taciz ve cinayetlerinde de artışa neden olmuştur. Bu acımasız azman sistemden en çok kadınların beden ve ruhu yara almaktadır. Kadınlar bizim kadınlarımız; analarımız, kardeşlerimiz, Cumhuriyetle kazandıkları haklarını birer birer kaybederken ne yazık ki bazıları da bu oyunlara destek çıkmaktadır. 

Nazım HİKMET gözüyle kadın;

KADIN

O benim kollarım,

bacaklarım.

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır.

Kadın sorunlarının çoğu evlenme ve aile kurup devam ettirmekte ortaya çıkan tartışmalar ve sosyo- psikolojik uyumsuzluklardan ve de eşlerin evlenmeden önce birbirlerini iyi tanımamış olmalarından, cinsel doyumsuzluklardan kaynaklanmaktadır.

         İşte bu bağlamda sorunların çözümü için kurulmasını önereceğim; “Özel Aile Kurma Büroları” yasalara bağlı olarak açılmalıdır. Bu kurumsal yapı da; en az 10 yıllık deneyimli avukat sorumluluğunda olmalıdır. Bu bürolarda zorunlu olarak sözleşmeli hekim, klinik psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve sözleşmeli din görevlisi çalıştırılmalıdır. Bu kurumlarda amaç eş adaylarını eğitmek, resmi evlilik sözleşmesi yapmak ve 6 yılda bir sözleşmeyi güncellemek ve 25. yılın sonunda isteyen eşlerin yaşadıkça eş olarak kalmaları ve sözleşmenin devamına gerek kalmadığına kolaylık sağlamaktır. Bu kurumda yapılan “Resmi Evlenme Sözleşmesi Belgesi” yine “NOTERCE” onaylanmış olmalıdır. Bireylerden birinin veya ikisinin de kararına göre eş olarak kalma durumu karara bağlanır. Eşlerden biri istemese de eş durumu yasal olarak sona erdirilmeli, evlilik süresince elde edilen mal ve kazançlar eşit paylaştırılmalıdır. Çocukların bakımını anne ve baba eşit olarak üstlenmelidirler ve devlet baba gerekirse çocukların sağlıklı ortamda yetişmeleri için olaya müdahale etmelidir. Bu kurumsal yapı faaliyete geçirildiğinde; adliyelerin işi azalır, eşler daha medeni ve insana yakışır tarzda ayrılırlar veya ömür boyu ölümsüz sevgi, sadakat ve aşklarına bağlı yaşamaya devam ederler. Kadın cinayetleri azalır. Çocuklar da büyüme ve ruhsal gelişmelerine uygun sevgi ortamında büyürler.

Yörük Beyinin kadına dair görüşü şudur: Yörüğün kadını “ANADIR” ve erkeğin “ANA TANRIÇASIDIR”. Kadına karşı; sevgide, saygıda, sabırda ve sadakatte asla kusur etmez. Cinsellik en son arzusudur. O; onurunun, şerefinin, toplum içindeki saygınlığı ve güvenirliğinin; kadının hal ve davranışlarına bağlı olduğunun bilincindedir.. Sevdiği, gönülden bağlı olduğu kadına; Libero-Kapitalizmin emperyal kültürünün kadınlara armağan olarak sunduğu sokak kadını, metres muamelesi yapmayı aklından dahi geçirmez. Özellikle annesinin karşısında; (eşinin de evlatlarının annesi olduğunun bilincinde olarak) hareket eder ve karşısında “Hacı Bektaş Veli Duruşuyla” yani ayakta durur vaziyette, başı hafif sola dönük, elleri önünde bağlı ve gövde hafif öne eğik vaziyette Pirin Yüce Tanrıya “sevgi ve saygı gösterisini” örnek alıp, ayakta durur.

Yörük- Türk Töresi ve örfüne göre; her kim olursa olsun düşmanın dahi olsa; çocuğa, yaşlıya, zayıf olana ve kadına el kaldırılmaz. Her Yörük; çocuk ve kadınların istismarına karşı çıkar onları korur. Kadınların ruhen ve bedenen istismar edilmesine karşı çıkar ve çıkmalıdır. Bildiği, vakıf olduğu olaylara seyirci kalamaz gerekirse tepeler geçer. Türk olmanın, insan olmanın bu davranışı gerektirdiğinin bilincindedir.

         Aile kurmayı düşünen Yörük kızlarına bir hekim olarak önerim; yazının tee başında öyküsünü yazdığım Gökçe kızın tespitlerini, kendilerinin eş seçeceği delikanlıda baktıklarının yanında; “güven duyacakları, yanında huzurlu olmayı hissedecekleri, dünyaya sevgi penceresinden bakan, yanında kendi kimliğini de en iyi ortaya koyabileceğine inandığı, çevreye duyarlı, barış yanlısı ve uzun yıllar birlikte yaşamı paylaşabilecekleri delikanlıları eş seçmelerinin önemine dikkat çekmeleri gerektiğidir…      

         Anadolu yaylalarına, ovalarına “Güneş doğmadan doğan Türk-Yörük Anaları”; sizler çok kıymetlisiniz, bedenen ve ruhen de mazlumsunuz. İnsan evriminin tee başlangıcında; insan olanın yaptığı gibi ayağa kalkınız. Öyle yiğit, gürbüz evlatlar yetiştirin, temiz olmayı öğretin ki; atalarına, töresine, tarihine, Türklük coğrafyasının bilincinde, vatanına, bayrağına, kutsal değerlerine bağlı ve önemseyen; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mareşal Gazi Mustafa KEMAL ATATÜRK ve silah arkadaşlarına hürmetkar, kurucu değerleri içselleştirmiş; kurt beyinli, aslan yürekli ve Toros (boğa) gücünde; Atasından aldığı ışıkla “aklın ve bilimin” yolunda yürüyen ve asla yorulmayan, gerektiğinde de vatan ve millet uğruna canlarını feda edebilen fedailer olsunlar.

Bir Türk atasözüne göre; ”Sonunda ölüm olacağını bilse de Kurt avını, Türk yurdunu bırakmaz”.  

         Son sözüm şudur; aziz milletimiz tez zamanda aklına başına almalı, medya kanalıyla yapılan emperyal Neo-Liberal ve Emevi-Arap kültür emperyalizminin çekim alanından kurtulmalı, kendi öz kimliğine; sosyolog büyük bilim adamı Ziya GÖKALP’in deyimi ile “TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN” dönmelisin.

         Bu çalışmamı; ELİF ANAM, MERYEM UMAY annem başta olmak üzere; büyük annelerim Cemile Gelin, Cazı Gelin, Ünzile (Gök Kız) ebelerim ve ailemin ve benim “Kadim dostlarımızın anneleri”” Safiye Teyzem, Zehra Teyzem, Münevver Teyzem ve annesinin de anısına ve ayrıca her daim özlemle andığım MUSTAFA ağabeyimin (Mustafa Zor) annesi Esmahan Teyzemin ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahraman anneleri ve kırk yıldır terörle mücadelede şehit düşen –Gazi olan kahraman vatan evlatlarının ve En büyük Atamızın Annesi Zübeyde Anamızın da anısına 8 Mart DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ için yaptım. Ebediyete intikal eden TÜRK- YÖRÜK ANALARININ ruhları şad, mekanları cennet olsun derim.

5 Mart 2025-Antalya

                                                                        Dr. Ramazan AÇIKGÖZ

Kaynakca:

1-Şeriat ve Kadın, ARSEL İlhan

2- Sevme Sanatı –FROMM Erich

3-Türk Yönetim Sistemi Tarihi, Dr.Prof.EROĞLU Feyzullah

4-Kızıl Tıp, Sir Arthur Newsholme – John Adams Kingsbury

5-Herkese Bilim Teknoloji Dergisi Şubat 2025

You May Also Like

More From Author

+ There are no comments

Add yours