ELİMDE KELİMELER

Paylaşmak Güzeldir..

Sevgili günlük bugün Eylül, dünde Eylüldü, yarında Eylül olacak… Ben onu düşünüyorum… Ne sendromlu Pazartesi, ne hiç sevmediğim Çarşamba, ne o muhteşem Pazar… Gün yok, gece yok, takvim yok. Saatler sadece bir rakam, zaman yok. Her gün Eylül, ”ağaçlar sonbahara hazırlanıyor” büyük şair Atilla İlhan, görmek tanışmak, konuşmak nasip olmadı. Eşiyle tanıştım ama, Biket İlhan (Buket değil, Biket) Cihangir’de oturuyoruz bir akşamüstü, dünya turuncu… Bana ne iş yapıyorsun dedi Biket, şairim ben dedim… Kızdı, güzel bir fırça yedim üstüne, hiçbir şair kendine şairim demez dedi. Bırak başkaları desin, dedi. Ertesi gün şiirlerimi öykülerimi getirdim, alıp gitti. Bir hafta sonra geldi, sen şairmişsin dedi bana. ”Yalnızlığın Do minör Konçertosu”nu öve öve bitiremedi, Atilla İlhan yaşasaydı dedi… Cümlesini bitiremedi… Ne kadar çok isterdim bilsen Atilla İlhan’ın kitaplarımı okumasını. Oturup ”Yalnızlığın Do minör Konçertosu”nun arka kapak yazısını tek tek eliyle seçti… Bu seçtiklerimi bırak dedi arka kapağa. Öylede yaptım… Ben onu düşünüyorum… Yaz bütün sevimsizliğiyle, bütün umutsuzluğuyla bavulunu hazırlıyor sahilde. Neyi var ki zaten biraz deniz, biraz güneş, biraz kum… Ne bir damla yağmur, ne bir nefeslik rüzgâr. Güneye gidecek muhtemelen, kuşlarla… Kuşlar gitmeyeydi iyiydi. Ama askıya alacaklar biliyorum, yine gelecek biliyorum, kuşlarla… Yaz sahte bir mevsim, aşkları sahte, storyleri sahte, gelenleri gidenleri sahte, güzelliği sahte, sahte oğlu sahte… Sıcağı gerçek ama. Güneşi gerçek. Hele burada, Antalya’da… Antalya’da geceleri bile güneş var, dünya burada dönmüyor. Sevgili günlük, bugün Eylül…

Elimde kelimeler
şiir yapıyorum gecenin bir yarısı
gözlerinle harmanlayıp…
Öykü oluyorlar bazen
bazen bir yanılgı.
Ayrılık oluyorlar
hiç bana sormadan…

Sevgili günlük bugün Eylül, bugün sonbahar, bugün şiir, bugün ayrılık… Lüzumundan fazla duygusal biliyorum ama mevzu o değil… Ben onu düşünüyorum, onun bana gelişini. Beşiktaş’tayım, o vapurdan iniyor. O vapurdan inince Beşiktaş güzelleşiyor. Beşiktaş güzel mi değil, vallahi değil. Onun sayesinde güzel Beşiktaş, dünya onun sayesinde güzel. Asla vazgeçemediğin çirkin bir sevgilidir İstanbul. Evdeyim o sırada… Bütün gece resim yaptım, ”Hand of God” elliye otuz beş, yağlı boya. Tek el yaptım, Tanrı’yı bir metafor olarak işledim, anlayabilirlerse… Hiç sanmıyorum. Satacağım onu satabilirsem, bu sayede bir ay daha yaşayabilirim belki… Sırt üstü yatıyorum tavana bakıp, dokuzuncu senfoniyi dinliyorum. Beethoven’ı anlamaya çalışıyorum, nafile… O vapurdan iniyor, görüyorum onu vapurdan inerken. Beni arıyor gözleri… Onu bekliyorum son bin yıldır, son yüz bin yıldır, son bir milyon bin yıldır… Gelirken bira getir dedim ne olur… Elinde bir poşet dolusuyla geliyor. O gelince her şey düzeliyor… Bir tek başak bile dargın kalmıyor, bir tek zeytin dalı bile yalnız değil artık. Aç değilim, dolapta yemeğim var, bırak yemeği dolabım bile var artık. Kaç gün oldu doğru düzgün bir şey yemeyeli… Sigaramda var, kimseye borcum yok, ne ev kirası, ne elektrik faturası… Yazı yazmaktan başka gelirim yok. Ben onu düşünüyorum.. Koşuyolu’nda gördüm ilk defa onu. Validebağ Korusu hemen yanımızda, Hababam Sınıfı burada çekilmiş, gidip okulu gördüm, oturdum oturdukları merdivene, Mahmut Hoca’yı bekledim… Büyük usta Rıfat Ilgaz… Tarık Akan, Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve diğer güzel çocuklar, o güzel atlara binip giden onlardı işte… İlk orada dokundum ellerine onun, kalbimi ilk orada bıraktım avuçlarına, hala avuçlarındadır. Gelirken kalbimi de getir ne olur. Her şey düzeliyor o gelince, İstanbul güzelleşiyor… Sevgili günlük, bugün Eylül…

Elimde kelimeler
İstanbul oluyorlar
durup dururken…
Ne bir vapur oysa
ne bir martı,
ne Kadıköy İskelesi…
Gemiler geçiyor Montrö sözleşmesinden…
Sevgili günlük, bugün Eylül…

Eylül 2023, Manavgat
Murat Efe Çelik

Bir Azeri türküsü, seni bana anlatan, ne güzeldir Azerice, bize bazı sözcükleri komik gelsede. Türküler, hangi dilde söylenirse söylensin, Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Azerice… Aynı ağıtı, aynı toprağa döker…

elimde kelimler
çoğunluğu Türkçe
eski, yeni, ikinci yeni
Osmanlıca, İngilizce
Ahmet Haşim’den
İlhan Berk’e
Yahya Kemal’den,
Turgut Uyar’a
Gemliğe doğru
Orhan Veli’yi göreceksin
Sakın şaşırma

Getmek isteyirsen, behanesiz get
Uyartma mürgülü hatireleri

elimde kelimeler
Ümraniye oluyorlar
başka hiçbir şiirde
geçmezsin Ümraniye’den
Sahrayıcedit oluyorlar inadına
hiçbir zaman bir Taksim olmayacak
ama hep sanki bir Taksimmiş
hissiyatıyla gezip dolaşıp
Bağdat Caddesi oluyorlar…

Sen deniz goynuna atılmış çiçek
üstüne dalgalar atılacakdır
elimde kelimeler
Hakkari’den
Los Angeles’a taşınan
netameli bir Aralık akşamı
yine seveceksin Yılmaz Abi, mecbur
başlayacak yine yağmur…

Sahta mehebbetin sahta sened tek
Ne vakıtsa üstünde tutulacakdır

elimde kelimeler
çoğunluğu Azerice
bu gece
”Türküleri anlarım
hangi dilde söylenirse”
çoğunluğu Türküce
bu gece…

Getmek isteyirsen, o yol, o da sen,
bir çut göz bakacaq arhanca senin…

muhteşem heybetiyle
görür görmez
insanın aklını başından alan
Ataşehir Mimar Sinan Camii
İslam Medeniyetinde mimarinin
yerden arşa yükselişi

baş örtüsünü savurup atmış Üsküdar
Hatıralar,
hatıralar…

elimde kelimeler
babadan oğula devlet
yüksek hisseli şirket hissiyatı
demokrasi değil
sürü psikolojisi
asla kaybetmezsin
rakibin yoksa
asla kazanamazsın…

You May Also Like

More From Author

+ There are no comments

Add yours