DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ ve KEMALİST DEVLETÇİLİK – 1
Tüm gerçekler üç aşamadan geçer.İlk aşamada, alay edilir. İkincide, şiddetle karşı çıkılır. Üçüncü aşamada ise, tartışmasız bir şekilde kabul edilir.
* Arthur Schopenhauer
Sunuş: Bu inceleme ve araştırma yazısını 1996 yılında hazırladım. O günün koşullarında liberal ekonomik anlayış karşıtı bir söylemle ortaya çıkmak dinazorluk olarak tanımlanıyordu. Devir değişti, sanal güzellikvetelevole ekonomistlerin kumarcı kapitalizmi (döviz, borsa ve faiz ekonomisi) özellikle A.B.D de kopan MORGATE KRİZİ ve Leman Broders şirketinin iflası ile kayaya çarptı ve kapitalizmin akut barsak enfeksiyonuna yakalandı. Prof.Dr. Haydar BAŞ’ın “Milli Devlet Milli Ekonomi” isimli eserini okuyunca; günümüzde dünya ekonomisine yön veren ülkelerde gözlemlediğimiz bazı değişiklikleri de dikkate alarak bu çalışmayı güncelledim. Dünya ekonomik sisteminin çıkmazda olduğu bu dönemde, konu ile ilgili siyaset ve bilim insanları ile halkımızında; insanlığa daha yararlı bir modelin olduğunu anlamaları açısından, bu çalışmanın faydalı olacağına inanıyorum.
Bu çalışma devletlerin ekonomi tarihinin öğrenilmesi açısından da önemlidir.Ayrıca insanlık tarihinin yetiştirdiği en büyük asker, siyasetçi dahi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün (ATATÜRK’ÇÜ ÖĞRETİNİN yani KEMALİZMİN) LİBERO-KAPİTALİSTLERCE ENÇOK ELEŞTİRİLEN VE HATTA BİRAZ DAHA İLERİ GİDİP TiYE ALMAYA ÇALIŞTIKLARI KEMALİST DEVLETÇİLİK ilkesinin; devletlerin devamında ve toplumların refahında ne kadar manidar olduğunu farkına varacak ve Gazi Paşamıza bir kez daha hayran kalacağız.
23 Ekim 2023
İnsanlığın gelişim ve evrimleşme süreci çerçevesinde Homosapiense (ayakta duran, aklı olan, düşünen ve sorgulayan insan) geçişi takiben, üretim ve üretim ilişkileri de başladı.
İlkel toplum olan Klan’da üretim; toplayıcılık ve avcılıktan ibaretti.Bu toplumsal yapıda elde edilen ürünler eşit olarak, her bireyin gereksinimine uygun olarak dağıtılırdı.İnsanlarda EGOİZMA (bencillik) ve vahşilik duygusu, insan ilişkilerini bozacak düzeyde değildi.Bu dönemde insanlar birbirlerini öldürmüyor, yakmıyor ve ortak düşmanları olan diğer varlıklarla savaşmada grup dayanışması içinde bulunuyorlardı.Bu süreç milyonlarca yıl devam etti.
Bir sonraki aşamada, mülkiyet edinme kavramı ortaya çıktı.Mülkiyet kavramı ve mülkiyet edinme düşüncesi ile birlikte, vahşet ve zalimlikler de başgösterdi, böylece binlerce yıl süren KöleciToplum Düzeni kuruldu. Mülkiyetin genişlemesi ve toprağın belirli ellerde toplanması ile de bin yıl süren FeodalToplum Düzeni yerküreye egemen oldu.
Ne yazık ki, ülkemizin bazı bölgelerinde ve dünyanın hala pek çok yerinde hakim düzen “FEODALİZM” dir. Bunu da 500 yıldır devam etmekte olan BURJUVA KAPİTALİZMİ yönetimi takip etti.BURJUVA KAPİTALİZMİ; buhar makinesinin icadı, tarım ve sanayide makine teknolojisinin gelişimi, matbaanın icadı ve yaygın kullanımı ile Katolik Kilisesinin devlet yönetimleri üzerindeki etkisinin azalması, bunun yanında sınıf kavramının (işçi ve sermaye sınıfları) ortaya çıkmasının bir sonucudur.
Her toplumsal düzende ekonomik işlerlik ve üretim biçimleri farklıdır.Sanayi toplumu ile birlikte LİBERAL EKONOMİ gündemdedir.LİBERALİZM; bir üretim biçimi -bir siyasi anlayıştır. Kuramcısı Adam SMITH’dir. Liberalekonomi düşüncesinin mimarı olan İngiliz iktisatçı A. SMITH, 1776’da yazdığı “Ulusların Zenginliği” isimli eserinde, devletin yapısı gereği ekonomiyi kötü biçimde dahi olsa yönetemeyeceği görüşünü savunmuştu. Aynı görüşü savunan H. SPENCER de devletin eğitim alanında bile rol oynamasına karşı çıkmış ve bunun bireysel özgürlüklere zarar vereceğini söylemiştir. (1)
Özetle LİBERALİZM; ekonomide özel girişimi ve sınırsız ferdi mülkiyetive de haklarını savunmuştur.Özel girişimciler için sınırsız özgürlükler tanır ve hükümetleryasalarla bunun alt yapısını hazırlar.
“Bırakınız Yapsınlar, Bırakınız Geçsinler“sözü, LİBERALİZM’in temel ilkesidir.Bu felsefeyi benimseyen toplumlarda özgürlükler, hep iktidar yandaşlarına ve toplum içindeki açgözlü insanlara tanınmıştır.Liberalizm şimdi tanımını vereceğim işadamı kimliği çerçevesinde toplumların kalkınmasında yararlı olabilir. S.SCHUMPETER’in işadamlığı tanımı; üretim faktörlerini biraraya getiren, yeni ürünler geliştiren, yeni teknolojileri uygulayan, yeni pazarlar bulan ve kaynakları verimli kullanan kişidir. İşadamlığı, teşvik ve vergi iadesi alıp devleti soyan, sağı-solu dolandıran, banka kredilerinin üzerine yatan cüruflar topluluğu değildir. Pergel genişledi, tabi açı da genişledi, toparlayalım.
Bu türden liberal görüşlere rağmen devletler uzun süre ekonomide rol oynadı. 17. ve 18. yüzyıldadünya ekonomisinde MERKANTİLİST düşünce hakimdir. MERKANTİLİST(Külçecilik) düşünce; devlet gelirlerinin bir yerde toplanmasıdır.Bu tam anlamıyla “Devlet Baba” anlayışı olup devlet ve gelirleri çok önemlidir.
Konuyu açmaya devam edelim. Birinci örneğimiz İngiltere olsun: Sanayi Devrimini takiben, İngiltere 300 yıl süren ve üzerinde güneşin batmadığı, okyanus ötesi Büyük Britanya İmparatorluğu’nu kurdu. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki en büyük sömürgeci, Emperyalizm ve Kapitalizmin ağababası İngiltere, 19.yüzyıla kadardünyanın egemen gücüydü. İngiliz Lordları, Mısır’dan Nil Vadisi’nin pamuğunu, Avusturalya’nın yününü ve etini, Hindistan’ın altınını ve gümüşünü, çeşitli egzotik yiyeceklerini ve baharatlarını sömürerek günlerini gün ediyorlar, gündüzleri soylu İngiliz atlarıyla gezinti ve av partileri düzenliyorlar, akşamları da şatafatlı salonlarda kadeh kaldırıp, pipo içip dumanını seyrederek yaşayıp gidiyorlardı. Ne muazzam bir yaşamdı… Sömürdükleri geri kalmış ülke halklarının yoksulluğu ve açlığı üzerine kurulu düzenleri ve uyguladıkları zalimlikler… Bütün bunları insanlığın ve dünyanın geleceğini karartan emperyalist çıkarları adına işliyorlardı.
Tarihi gerçekleri dramatize etmemiz az bile fakat açıyı daraltalım. Peki bu durum ne zamana kadar sürdü? Bu; Osmanlı’ya Sevri dayatmave Anadolu’nun bağrında baruttan daha tehlikeli bir ideolojinin(ulusallaşmak ve tam bağımsızlık)doğmasına kadar devam etti.
Türk Milletinin ebedi başkomutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 19 Mayıs 1919 da Samsun’dan Ulusal Kurtuluş Savaşını başlatıp, Lozan’da Sevri yırtarak, tüm Orta-Doğu ve Uzak-Doğu halklarına da bağımsızlık ışığını tutana kadar devam etti. Ulusal kurtuluş hareketlerini takiben İngiliz sömürgeciliği geriledi.Yerini ABD sömürgeciliği aldı.İngiltere’nin ekonomisi gerilemeye başladı. Ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK – ki aklın ve bilimin yol göstericiliğini rehber edinmişti- yaptığı bu hareketle sömürgeciliğe dayalı İngiliz ekonomisini sudan çıkmış balığa döndürdü. Başka bir anlatımla koca imparatorluk, pençeleri sökülmüş yaşlı bir aslan gibi olmuştu.Artık A. SMITH’in liberal görüşleri eskimişti çünkü sömürgeler tek tek kaybedilmekteydi ve bu yüzden devletin etkin olduğu bir ekonomik yapılanmaya gidildi. 1920’li yıllara kadar devletin başlıca görevinin; savunma, iç güvenlik ve eğitim alanına yönelik olduğu düşünülüyordu. İngiliz ekonomist KEYNES, devletin sosyal alanlardaki sorumluluklarını da ön plana çıkaran bir teori geliştirmiş ve ekonomiyi canlandırmak için kamu harcamalarının artırılması gerektiğini savunmuştur.KEYNES’e göre devlet gelirleri; işsizliğin önlenmesi, hastalara ve toplumun düşük gelirli kesimlerine destek olmak amacıyla harcanmalıdır.Sosyal devlet anlayışının temelinde de bu görüş vardır.
KEYNES’ in düşünceleri yıllarca Batı Avrupa ülkelerinde hükümetlerin izlediği ekonomi politikalarının temelini oluşturdu.İngilterede de KEYNES’ci politikalar sonucu devletin ekonomideki işlevi arttı.Kamuda çalışanların toplam istihdam içindeki payı yükseldi.Birinci Cihan Harbi’nden sonra devletin ekonomideki işlevi daha çok önem kazandı.Örneğin; 1926’da BBC yayın kurumu ile Genel Elektirik Üretim Kurumu birer devlet kurumu olarak kuruldu.1934’de Londra’da yolcu taşımacılığı kurumu oluşturuldu.
1945 yılının Temmuz ayında iktidara gelen işçi partisinin en öncelikli hedeflerinden biri de, önemli ekonomi kuruluşlarını devletleştirmek oldu. Bu amaçla kömür işletmeleri, demir yolları ve telekomünikasyon firmaları devletleştirildi. Bu kurumlar İngiltere nüfusunun %20’sini istihdam ediyordu. (1)
Başbakan THATCHER’ın iktidara gelerek İngiliz ekonomisinde köklü değişiklikler yapmasından önceki yıllarda, İngiliz ekonomisinde KEYNES’ci görüş hakim oldu.1970’li yıllarda petrol fiyatlarındaki aşırı artış ve kömür madeni işçilerinin geniş kapsamlı grevleri, ekonomiyi ve günlük yaşamı olumsuz etkiledi.Bütün bunlar muhafazakar partinin başına ve daha sonra da başbakanlığa Margaret THATCHER’in gelmesine yol açtı.
Bu arada; İngiliz İşçi Partisi lideri Tony BLAİR de 1980’li yıllarda kamulaştırmaları savunan fikrini değiştirip, ekonominin piyasa koşullarına tabi olması görüşünü benimsedi.”M. Thatcher” gerçek anlamda liberal politikalar uyguladı.Zaman zaman sarsılan prestijini FOLKLAND ADALARINA askeri çıkartma yaparak düzeltmeye çalıştı.
T. Blair’e göre İngiltere Lordlar ülkesiydi, şimdi de “İş Adamları” ülkesi olmalıydı. Geleneksel KEYNES’ci politikalarla bir yere varılamazdı.İngiliz ekonomisi, uluslar arası rekabetin dışında tutularak korunamazdı. İngiltere de sermaye ihraç etmeli, ucuz emek ve metası olan geri kalmış ülkelere yatırım yapmalı, spekülatif borsa oyunlarından vurgun vurmalı, iletişim teknolojisi pazarlamalı, gen teknolojisinden servet kazanmalıydı. Zira yerküre, sermaye ve emperyalist odaklar adına ivme kazanmış ve çok hızlı dönmekteydi. Bu arada belirtelim; İngiltere’nin IMF yönetimindeki oy ağırlığı % 5.05 dir .
İncelemedeki tespitlerim şöyledir: İngiliz ekonomisinin temelinde yıllarca sömürdüğü halkların değerleri, iyi gelişmiş bir sanayi burjuvazisinin olması, çok iyi yetişmiş bir işçi sınıfının varlığı, eğitime verilen önem, yüksek teknoloji kullanımı ve bizdeki “KÖY ENSTİTÜLERİ” modeli gibi “yaparak öğrenmeye” verilen önemi saptadım.
Günümüzün İngiltere’si ise; Avrupa Birliği ve ABD’nin uyguladığı savaş ekonomisinin bir parçası olarak bocalayıp durmaktadır.
Dr.Ramazan AÇIKGÖZ
+ There are no comments
Add yours