57 yıllık gazetecilik yaşamının en zor yazılarından birini yazıyorum..
35 yıla yaklaşan zaman dilimi içerisinde yüzlerce yazıya imza atmışım, Manavgat’ın çıkarları, Manavgat’ın geleceği ve Manavgat’ın güzelliğini içermiş tüm yazılarım..
Toroslardan Akdeniz’e dökülen ırmakla ilgilide birkaç şiir döktürmüşüm yüreğimden..
Her ne kadar Manavgat’ta doğup büyümesem de atalardan gelen Yörük yüreğimle benimsemiş, sevmişim Manavgat’ı yürekten..
Çocuklarım bu dünya güzeli Kent’te merhaba demiş yaşama..
Eskişehir’de doğup büyümeme karşın Eskişehirspor aşkını toprağa gömmüş “En büyük Manavgat Belediyespor” diye haykıran köşe yazılarına imza atmış olmaktan gurur duyan bir gazeteci olmuşum..
Turizmi dile getirmişim gururla. Hastane demişim. Üniversite kenti olmalıyız diyen köşe yazılarına imza atarak kentin büyümesini arzulamışım..
Aramızdan ayrılan yüzlerce dostu son yolculuğuna uğurladığımızdaki köşe yazılarımın haddi hesabı yok..
Anmışım her birini rahmetle..
Yazımın zor kısmına gelince belediyede meydana gelen operasyon ardından geçmiş belediye başkanının göz altına alınması..
Baklava kutusu. Zirai depoda ele geçirildiği iddia edilen Euro ve külçe altınlar..
Ve bu daha başlangıç gerisi yolda denilen açıklamalar.
Vay benim güzel Manavgat’ım. Vay benim dünya kenti güzel ilçem..
Sen bunları hak ediyor muydun. Ya da bizler bilemiyorum..
Bilemediğim kadarda her Manavgatlı gibi kendime yediremiyorum..
Laf yerine geldiğinde söylem olarak dile getiririz ya; “Reklamın kötüsü olmaz, reklam reklamdır” diye..
Bu reklamın ötesine geçti, her birimizi yerin dibine sokup sokup çıkarıverdi..
Güvenip oy verdiğimiz dağlara gerçek anlamda karlar yağıverdi. Mevsim itibari ile Manavgat’ta kar yüzü görmesek de bu olay doluya, döndü. Fırtına esti Toroslardan bu yana..
Masumiyet karinesi denilen hukuk terimi hala geçerli, suçlu olup, olmadıklarına hukuk karar verecek..
Savcılar iddianameyi hazırlayacak, hakimler yargılayacak..
Su gibi akıp geçen zaman dilimi içerisinde o günlerde gelecek…
Ben derinlere inmek istemiyorum, daha fazla irdelemekte haddim değil…
Sokaktaki dedikodu üretim merkezlerinin ürettiklerine de tıkıyorum kulaklarımı..
Gözümün görmediği olaylar beni her ne kadar ilgilendirmese de Manavgat’ta yaşam süren, ekmeğini bu kentten kazanan bir gazeteci olarak çok üzülmüş olmamla kalıyorum.
Dünya kenti Manavgat bunlarla mı anılmalıydı?..
Parmakla gösterilecek hizmetleri iki yakayı bir araya getiren yeni köprüleri ve çağ atlayan yatırımları ile anılması gereken bir kentin böylesine çirkin bir yüzle vitrine çıkmış olması beni ve Manavgatlıları çok üzüyor..
Son olur mu bilmem. Bildiğim tek gerçek Manavgat’ın içine hatta dışına edilmiş olması..
Haydi, kalın sağlıcakla..
Her şey yüreğinize göre olsun…

+ There are no comments
Add yours