BİLİM KULÜBÜNDEN BAKIŞ

Paylaşmak Güzeldir..

DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜ ve KEMALİST DEVLETÇİLİK – 2

            Dünkü yazımızdaki ilk örneğimiz İngiltere idi, bu bölümde de ikinci örneğimiz; çok sevdiğimiz dostluğuna güven duyduğumuz, 1960’lardan sonra Anadolu insanlarının; dişli makinelerine çark olduğu, emekleri ile kalkınmasında önemli yeri olan, Avrupa’nın süper gücü olan ALMANYA’dır.

Almanya Merkantilizminin Alman devletindeki adı “KAMERALİZM”dir. Kamera; devlet gelirlerinin saklandığı yerdir. Sanayi Devrimi ile birlikte Alman ekonomisinde de devlet üretim ve ticari işlerde etkin rol oynuyor. 18. yüzyılın ikinci yarısında BÜYÜK FREDERİCH Alman sanayisinin temelini oluşturan, dökümhanelerin, demir işleme tesislerinin kurulmasına öncülük ediyordu. Alman Milli Sanayisini korumak için tedbirler alıyordu. 1820’de FRIEDRİCH LİST gibi yazarlar, serbest ticarete karşı çıkıyorlardı. Ekonomide yüksek düzeyde korumacılık kural haline geliyordu. 1800’lerin sonlarına doğru Alman İmparatorluğu; demir yollarının, birçok sanayi tesisinin ve maden işletmelerinin yönetimini üstlendi. 1900’lerin başında, birçok kentte sular idaresi, gaz ve elektrik dağıtımı, ulaştırma ve diğer birçok kurumun mülkiyeti ve işletmesi belediyelere aittir.

Şu önemli bir tespittir ki Almanya’da devletin öncülüğünü yaptığı gelişmiş bir sanayi, sanayi burjuvazisi, Fransız sanayi ustalarınca eğitilmiş ve iyi yetiştirilmiş sanayi çalışanları ve işçi sınıfı vardır.

Birinci Cihan Harbi sonunda yenilmiş bir Almanya vardı. WEIMER HükümetiVersay Barış Antlaşması’nda yalnızca ulusal haklarını değil, Alman halkının tarihsel değerlerini ve gelecek umutlarını da masada bırakmıştı. Bundan sonra ülkede sosyal ve kültürel gelişmeye uygun olmayan ilkel çatışmalar dönemi başladı. Büyük sanayi ve finans tekellerinin dünyayı yeniden paylaşım kavgaları, tarihin yazdığı belki de en acımasız insanlık dramına neden oldu. Savaş öncesinin zengin Almanyasında sadece 1918 yılında 500.000 sivil açlıktan ölmüştür. En korkunç acıları işçiler ve köylüler çekmiştir.

Ücretler düşürülmüş, işsizlik yaygınlaşmış, orta ve küçük işletmeler kapanmıştır. Yüksek enflasyon toplumun büyük bölümünü yokluğa mahkum etmiştir. Tarihsel olarak işçiler ve köylüler, ekonomik çıkarları bakımından ittifak yapmaları gerekirken, WEIMER Almanyasında birbirlerine düştüler. Alman sanayicileri de SOVYET DEVRİMİ’nin etkisi ile ülkelerinde Bolşevik bir devrimin gerçekleşeceği ve sosyalist üretime geçileceği korkusuna kapıldılar. Büyük sanayi grupları, JUNKERLER(büyük toprak sahipleri) ile yenilgi ve parçalanma utancını taşıyan askerlerle beraber, ırkçıların yanında yer aldılar. Geçmişte 30 Ekim 1918’de KIEL’de ROSA LUXEMBURG ve KARL LİEBKNECHT’in önderliğinde sosyalist ayaklanma olmuştu. 1920’nin Mart ayına gelindiğinde askerler ve sağcı LUTTWITZ önderliğinde darbe girişimi olmuş fakat her ikisi de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

   İşçiler; gerçekleştirdikleri eylemlerle WEIMER Hükümetinden önemli politik ve ekonomik haklar elde ettiler. Bu arada iç çatışmalar da devam ediyordu. Ekonomi de her geçen gün kötüye gitmekteydi. İşçiler ve köylüler siyasi önderlikte anlaşamamışlardı. Aydınlar, sosyal demokratlar ve komünistler olarak bölünmüşlerdi ve birbirleri ile didişiyorlar,yaklaşmakta olan FAŞİZMİN ayak seslerini duymuyorlar; sosyal demokratlar komünistlere BOLŞEVİKLER, komünistler de sosyal demokratlara SOSYAL FAŞİST diyorlardı. Gelecek tehlikenin her ikisinin de sonu olacağının bilincinde değillerdi.

  İç çatışmalar ve ekonomik çöküntü; sanayi burjuvazisi ve Junkerler’de otoriter yönetim çağrışımlarının sinyallerinin doğmasına neden oldu.

Biraz soluklanalım… Biraz da çılgınlık yapıp insanlık tarihinin (bilinen) en acımasız ve kanlı döneminin lideri HITLER’in maceralarını anlatalım. ADOLF HITLER’in soyağacına kısaca göz atalım. HITLER; evlilik dışı ilişkiden doğmuş(1886) bir köy çocuğudur. Kaba, zevklerine düşkün, karanlık yaşantılı, sevgisiz, dengesiz ve tutarsızdır. Okulu bıraktıktan sonra işe girip çalışmadı. Yeteneksizdi, mimar olmayı denedi başaramadı. Ressam olmayı denedi resimleri satmadı. Yoksulluk sefillik yılları içinde Yahudi düşmanlığı, aşırı milliyetçilik ve ırkçı düşünceler edindi. Hiç meslek edinemedi, politikada karar kıldı.Münih’te işçi partisi adlı küçük milliyetçi bir guruba girdi ve bu partinin adını 1920’de Nasyonel Sosyalist Parti olarak değiştirip başına geçti. Böylece HITLER’in politik serüveni başladı. (2)

Otoriter yönetim isteyenlerin partisi hazırdı. Şimdi Alman sanayicilerinden, başta petrol kralı DEUTERDING, potasyum kralı ARNOLD RECHBERG, kömür kralı KIRDOF, banker KURT VON SCHRÖDER ve daha birçok sanayici ve Junkerlerin maddi desteği(hepsi kesenin ağzını açıp, HITLERE mark akıttılar), askerlerin ve polisin de manevi ve fiziki yardımları, hızla HITLERİN politikada yükselmesini sağladı.

Hitler hile ve baskılarla, ülkeyi üç kez seçime götürmesine rağmen en fazla %33.1oy alabildi. Artan şiddet,sokak hareketleri ve kıyımlar, oyların %53’ünü alan efsanevi lider HINDENBURG’u iktidardan uzaklaştırdı ve 30 Ocak 1933 günü, malum çevrelerin istemi doğrultusunda HITLER’e iktidar yolu açılmış oldu. SS ve SA kıtaları şiddete devam ettiler. Sosyal demokrat ve Komünist partiyi kapattılar. Üyelerini tutukladılar ve öldürdüler. Sokak ortasında zamanın ünlü aydınlarının kitaplarını yaktılar.

Ekonomik olarakta kendilerini iktidara taşıyan güçlere; çağın en hızlı ve büyük çaplı özelleştirmelerini yaparak, Alman ekonomisinin can damarlarını peşkeş çektiler.

Özetle; İkinci Cihan Harbi sonunda Hitler öldüve Alman ekonomisi de dibe vurdu. Hitlerin deliliği başta Avrupa toplulukları olmak üzere bütün insanlığa büyük acılar verdi. Ona güç verenler perişan oldular. Ben hala Alman Ulusunun böyle tutarsız bir kişiliğin arkasından nasıl gittiğini merak ederim.

Savaş sonrası Amerikan ve İngiliz işgal kuvvetleri Almanya’da büyük bir para reformu yaptılar. REICHSMARK tedavülden kaldırıldı, yerine DEUTSCHE MARK tedavüle konuldu. Liberal ekonomiye geçiş için önemli adımlar atıldı. HÜRDEMOKRAT PARTİ iktidarı serbest ekonomiye geçişte önemli rol oynadı. Savaş sonrası yapılan seçim sonucunda HRİSTİYAN DEMOKRATLARINDA desteğini alan HÜRDEMOKRAT PARTİ iktidar, ADENAUER de Başbakan oldu. Alman ekonomi mucizesinin mimarı EBERHARD da ekonomi bakanı oldu. Alman ekonomisi serbest piyasaya uygun hale getirildi. Özel sektöre öncelik veren politikalar uygulanmaya başlandı. Yine de Alman ekonomisi, karma ekonomi olma özelliğini uzun yıllar korudu. Temelde Alman ekonomisi; hükümet, özel sektör ve işçi sendikalarından oluşan üçlü bir uzlaşı grubu tarafından yönlendiriliyordu ve halen aynıdır. Asıl mucizeyi yaratan da bu üçlü uzlaşıdır. Almanya’da devlet en büyük işverendir. 1980’li   yıllarda bile ülkenin en büyük 500 kuruluşunun 90’ında devlet, çoğunluk hissesine  sahiptir. Ayrıca dört büyük banka da devlete aittir. Almanya’nın IMF yönetimindeki oy ağırlığı %6.1’dir.

Avrupa Birliği içinde motor güç olup, Euro Bölgesi Ekonomisini; dirayetli lideri Şansölye Bayan Merkel’in Alman Ulusculuğu ideolojisi bağlamında başarı ile götürmekteydi. Özellikle de Rus lider PUTİN’le dünya barışını sürdürme adına yaptığı yakın temaslar takdire şayandır.

(2) Aydoğan. M. Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye

DR. RAMAZAN AÇIKGÖZ

You May Also Like

More From Author

+ There are no comments

Add yours