Önce “Nar Tanem Side” kitabımı yorumladı, izinle yayımladı; takdire mazhar oldu. Ardından “Tepedeki Adam” kitabımı yorumladı. Övgümün gönül kitabına yazar oldu. Akabi beni iliklerime kadar yorumlayarak anlattı, yazdı. Sevinç, gurur ve mutluluğuma mihenk taşı oldu. Hayatımda babamdan ve şiirleriyle, mektuplarıyla, makam izahıyla, bestesiyle beni yorumlayan, anlatan üstadım Hayri Mumcu’dan sonra Hidayet dostumun izahı, yorumu, anlatımı baş tacım, onurum oldu. Ben söylemedim, kendiliğinden oldu. Bu da sevginin ana mayası gönül damlası oldu.
Beni ben değil gönülden, sevgi, saygı yüklü, saygınlıklı sevdiğim, zamanlar içinde anları dolu, yüklü yürekle yaşadığım dostlarım, abilerim, kardeşlerim anlatıyor. Beni, duygu taşkınlığımla akıtıp sevinçle yazdırıyorlar. Bana yücelik makamı, hayat yaşam zenginliği bahşediyorlar. Çok özeldir bir başkasını içinden geldiğince karşılıksız sadece insan oldukları için yazıya nakşedebilmek. İnsan olma saflığına, berraklığına ayna tutmak, insan olmak, insan kalabilmek muhteşem. Bunun serveti, sermayesi de işte bu kadar dosdoğru, gerçek, doğal insanlarla insanca birlikte yaşayabilmek. Bir karşılık beklemeden, onu sevdiğin bir şey, bir yer, bir insani değer, doğa, dağ, ova, çay, göl görebilmek. Bunu birçoklarıyla dillendiremediğinden içinden geldiğince yüreğinin sesiyle, yazıyla çağlayabilmek. Sevgi; sözde değil kalbinin sesiyle, yüreğinle, nefesinle bu hayatın müstesna paha biçilmez değerli zenginliğidir. Sevgi hayatın içinden gelen hayat damlalarıdır. Bu paha biçilmez cevherin benzeri ancak nadidelere mahsustur.
İki gün geçti aradan. Telefonla bu duyguları söylemek sığ kalıyordu bu derya derinlikli insan değerine. İki gün sabırla mayaladım içimde. Bugün tan şafağa döndüğünde içimin doğal enginlerinden süzülüverdi. Üstelik kıyamıyorum bu duyguları yazmaya. Göklerde gözlerim bulutlardan akan damlalar elim, nefesim. Hayat kazandığımı hissederek seziyorum. Bir milletin ülkesi, vatanı ve özgürlüğünün doğuşu gibi insan hayatı. “Oooovvv Hidayet!” denir ancak işte bu saygıya, sevgiye. Aferin! ile de taçlanır söyleyen söyleten için bu ses. Şarkıların, türkülerin, bestelerin ana mayası, can suyu da işte böyle bir şey olsa gerek. Günler önce beni evinde, yuvasında kuş sütüyle baş tacı ağırladı sevdiği, umudu, hayat yoldaşı Tenzile Hanım ile. Üstelik ben hiçbir şey de vermedim Hidayet’e beni benden başka. Hoş sedaya döndü böylece haleti ahvalim.
Geleceği de okuyabilirsin yaşayan bu duygu seli, çağlayan içinde bir damla. Nar Tanem ilkimdi vesile buna. Zeytin Ada köyü sırtlarında buldum kendimi. Umuduyla ırmağıyla denizi ve okyanusuyla yaslandım bu yeni dünyaya. Sağlıktan sonra hayatın sürdürebilir emek karşılığını kendine güvenen, kendini seven çalışan her insan tedarik edebilir. Ancak akar değeri olmayan, insanı insan eden bu tür paha biçilmez Ooovvv, Aferin! alabilecek insan değerleri on yıllar içinde ancak berrak saf insan yaşamıyla kazanılır. Felsefe şiir, edebiyat, kitap, tiyatro, beste resim, sanat; akarı en az olanlardandır ancak kalıcı hayatın tarihleri, akan kaynakları, doğayı besleyen çekirdeklidir. İnsan olmak da böyle bir şeydir. Mavi nurdan bir ırmak veya Eski Dostlar şarkıları kalıcı cevheri eserler insan kaynaklarıdır. Karşılıksız insan düşlerinden doğan ampulü, gemiyi, dünyayı geliştiren icatları bulanlar karşılık, takdir beklemedikleri için tarihin derinliklerine iz sürmüşler, adlarını nesillere mıh gibi kazımışlardır.
İşte Hidayet, bu saf insan olma berraklığını, muhteşem zenginliğini anlatıyor. Bunun karşılığı altından, pırlantadan değerli. Hayatın özünden kaynaklı, iliklerinden süzülen umutlu, çalışkan azimli, hayal, amaç, hedef doğrultusunda aklın yolunda düşlerle felsefenin doğada bir bütün yaşanmışlıkları ürünü geçmişten geleceğe kaynak gerçeklerdir.
Yazıyla anlatan Hidayet’e vesile kaynağı NeHaS Halil zenginliğidir.
+ There are no comments
Add yours